Merhaba!
Sitemiz Güncellenmiştir
İnşallah beğenirsiniz
Duyuru
Kalplerin Keşfi

Bayezd-i Bistami Hz. (ks)

Bayezid-i Bistami Hz. (ks)

 

İlk dönemin zahid sufilerinden biri de Ebu Yezid Tayfur b. İsa-i Bistami’dir (ks). Bayezid’in dedesi önceleri Mecusi idi; sonra Müslüman oldu. İsimleri Adem, Tayfur ve Ali olan üç erkek kardeş idiler. Hepsi de zahid ve abid kimselerdi. Bayezid, bunların içinde manevi hali en yüksek olandı. Vefat tarihi hakkında 234 (848) ve 261 (875) olarak iki değişik rivayet vardır.

Umeyye-i Bistami babasından, Bayezid-i Bistami’nin şöyle dediğini nakleder: “Otuz sene mücahede ettim (nefsi terbiye yolunda amelle uğraştım); ilimden ve ilme uymaktan daha zor bir şey bulmadım. Eğer alimlerin farklı görüşleri olmasaydı, amelden kalır iyice yorulurdum. Alimlerin ihtilafı (farklı ictihadları) bizim için bir rahmettir; ancak tevhid konusunda değil.” Anlatıldığında göre Bayezid, vefat etmeden önce bütün Kur’an’ı ezberlemiştir.

Umeyye-i Bistami nakleder: Babamın şöyle dediğini işittim: Bayezid bir gün bana, “Kalk, beraberce gidip şu kendini veli olarak tanıtan falanca zatı ziyaret edelim” dedi. Bahsettiği zat da zühdü ile meşhur biriydi. Kalktık beraberce ona gittik. Adam evinden çıktı, mescide girdi, zemini toprak olan mescide kıble tarafına doğru tükürdü. Bunu gören Bayezid, adama selam bile vermeden hemen geri döndü ve, “Bu adam Hz. Peygamber’in (sas) öğrettiği edeplerden birinde bile kendisine güvenilmezken iddia ettiği gibi manevi hallerde kendisine nasıl güvenilir?” dedi.

Yine Umeyye-i Bistami, babasından şunu işittiğini nakleder: “Bayezid’e, manevi yoldaki ilk günlerinden ve zühd halinden sorduğumda, bana,“Zühd için tek bir makam yoktur (ki sana cevap vereyim)” dedi. Ben, “Niçin?” diye sordum; şunları söyledi:“Çünkü ben zühdde üç gün kaldım; dördüncü gün çıktım. Birinci gün, dünyadan ve içindekilerden zühde ulaştım (gönlümü çektim). İkinci gün, ahiretten ve içindekilerden gönlümü çektim. Üçüncü gün, Allah için (gönlümde) Allah’tan başka bir kimse kalmadı. İlahi aşk beni benden aldı, hayret ve şaşkınlık içinde bıraktı. Gizli bir sesin bana:’Ey Bayezid bu halinle bizimle beraber olmaya güç yetiremezsin’ dediğini işittim. Ben, ‘Benim istediğim de budur’ dedim; o zaman bana, ‘İşte şimdi aradığını buldun, istediğini elde ettin’ dendi.”

Bayezid-i Bistami’ye, “Allah yolunda karşılaştığın en şiddetli halin neydi?” diye sorulduğunda hazret, “Bunu anlatmak mümkün değil” dedi. Kendisinde, “Nefsinin senden gördüğü muamelenin en hafif olanı neydi?” diye sorulunca şöyle demiştir: “Evet, bunu söyleyebilirim. Bir defasında nefsimi taat cinsinden hayırlı bir işe çağırdım, yanaşmadı; ben de onu bir sene su içmekten uzak tuttum.”

Bayezid-i Bistami şöyle der: “Otuz senedir namaz kılıyorum; kıldığım her namazda, kendim hakkında şuna itikad ediyorum; Ben, (tek ilaha yönelemeyen, Allah’tan gayrı varlıklara tapan) bir Mecusi gibiyim; bu namazım ile şirk alameti olan belimdeki zünnarı (kalbimin Allah’tan başka varlıklara bağını) kesmek istiyorum.”

Bayezid-i Bistami şöyle demiştir: “Bir adamın keramet olarak havada bağdaş kurup oturduğunu (suda yürüdğünü, ateşi yuttuğunu, kızgın sac üzerinde uyuduğunu) görseniz; onun bu haline aldanmayın. Kendisinin Allah’ın emir ve yasaklarına nasıl uyduğunu, ilahi hududu nasıl koruduğunu ve dinin edeplerini nasıl yerine getirdiğini görmeden, bu tür hallerine itibar etmeyin.”

Umeyye-i Bistami, babasının şöyle dediğini nakletmiştir:“Bir defasında Bayezid, sınır boyundaki bir kale duvarına giderek yüce Allah’ı zikretmek istedi; sabaha kadar orada kaldı, fakat zikir yapamadı. Kendisine bunun sebebini sorduğumda şöyle söyledi: Küçükken dilimden çıkan kötü bir sözü hatırladım; bu dille yüce Allah’ı zikretmekten haya ettim.”

Kuşeyri Risalesi, Abdulkerim Kuşeyri, Semerkand

Mütercimin Notu: Bayezid-i Bistami’nin hayatı bu şekilde ihlas, edep ve takva üzere geçmiştir. Kendisine ait bazı şatahat denen ve zahirine bakılınca tenkit edilmeye müsait sözlerine gelince; bu tür sözleri önce iyi tespit etmeli, sonra o sözü hangi halde, hangi makamda ve hangi manada söylediğine bakmalıdır. Bu büyük zatları, bir iki tane kapalı, rumuzlu, sırlı sözleriyle değil; bir ömür boyu yaşadıkları güneş gibi açık edep, takva ve aşkları ile değerlendirmelidir. Eğer, bu aşıkları edebe uygun değerlendirmeyi bilmiyorsak onları, hallerini en iyi bilen yüce Allah’a havale edip haklarına sükut etmelidir.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol